Takvim yapraklarına yüklenmiş özlem
Çığlıklarla başlayıp zamanı bölen ses
Ya da sağ kalabilmek için alınıp verilen nefes
Nedenlerle niçinlerin volta attığı dimağ
Kurtulmaya çalıştıkça saplandığın bir ağ
Söyle ey vuslattaki gül
Sence ömür dediğin nedir ki

Kundakta uyuyup höllükle belenen
Mekanın sırrını kılıç gibi bileyen
Mutluluğu mahzenlere tutsak eden
Can düşence yollara, ona döner beden
Söyle ey vuslattaki gül
Sence ömür dediğin mekan mı

Beden mi yorar zamanı, zaman mı bedeni
Madde mi muhtaç insana insan mı maddeye
Güneş baskın gelebilir mi zifiri karanlık geceye
Güle sevdirebilir misin göğsündeki dikeni
Söyle ey vuslattaki gül
Sence ömür dediğin madde mi

Yaprak kopmak ister mi dalından
Çağa karşı gelebilir mi ak saçlı seneler
Ömrün zamanı anlaşılabilir mi yaşından
Vakit gam yüklü, öksüz kaldı türküler
Söyle ey vuslattaki gül
Sence ömür dediğin zaman mı

Yorgun yüreklere düşence ateş
Gündüzü kavurur yakıcı güneş
Ağla gözlerim ağla ki sönsün zebanilerin yaktığı ateş
Bedenim yorgun, aklın otağı keşmekeş
Söyle ey vuslattaki gül
Sence ömür dediğin ateş mi

Düşlerimi turnaların kanatlarında uçurdum semaya
Yollar iz eyledi beni, yürüdüm günaha
Gönül mekansız, derbeder seferi,
Ay ışığına rehber oldu gece feneri
Söyle ey vuslattaki gül
Sence ömür dediğin sefer mi

Kaf Dağında durdum Hira için duaya,
Yalnız ve yorgun olabilirim çaresiz asla
Yalvarış, masum bir dokunuşla nakşedildi avuçlarıma
Ve insanlık için el açtım Mevla’ya
Söyle ey vuslattaki gül
Sence ömür dediğin dua mı

Umutlar ekilir mahzun yağmurların busesine
Vefa firarı ise, çığ düşer düşlerin sinesine
Kor olur sevgiliye yakılan ellerde ki kınalar
Beklemekle küllenir mi içimdeki yaralar
Söyle ey vuslattaki gül
Sence ömür dediğin umut mu

Gün olur dumansız bacalara döner yüreğim,
Aşk yas tutar, vuslatın hasrete büründüğü günlerde
Kuşandım sonsuzluğun son bulan yaşamını
Can otağıma hüzün düştü, bekle yalnızlık bende geleyim
Söyle ey vuslattaki gül
Sence ömür dediğin yalnızlık mı

Zemheri bakışları giydirdim puslu dünyaya
Kardelenleri sabrın rengine boyadım,
Yusuflu kuyulara düştüm, bilinmeze bulandım
Beklemekten cemre düştü göz yaşlarıma
Gidene dur diyemedim sükutu yaşadım
Söyle ey vuslattaki gül
Sence ömür dediğin sabır mı

Bir gün umut bir gün sevgi tükenir,
Bir gün mecal bir gün yaşam tükenir,
Dünya tabut olur sırtını yasladığın
Toprak, ana olur başını koyduğun
Varlığın düğümlenir bir tutam beze
Ve ayrılık vaktidir, güneş batmak üzere
Sorular bir demet gülle verilir toprağa
Dudaklardan dökülür son kez elvada

Erkan Çil

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.